5 Nisan 2021 Pazartesi

Faiz Oranlarının Tanımı ve Yapısı

 

Faiz oranları paraya ihtiyacı olan kişilerin alacakları para için borç verene ödemeye hazır oldukları oran olarak tanımlanmaktadır. Bu oran anaparanın bir yüzdesi olarak ifade edilmektedir. Faiz oranlarının etkisi yalnız borç alan ile verenin ilişkisinin ötesinde olup, tüm ekonomiyi, işsizlik, büyüme, tasarruf ve yatırım gibi makro değişkenleri etkilemektedir. Faiz oranları yatırımcı ve işletmeler açısından yatırım kararını etkileyen en temel unsurdur. Faiz oranları yatırımcıların kazanç beklentilerinin anlaşılmasında ve risk getiri tercihlerinin analiz edilmesinde kullanılan en temel araçlardan biridir.


Finansal piyasalardaki kurumlar ile yatırımcıların davranışlarını anlayabilmek ve yatırım araçlarının değerlemesini anlayabilmek için faiz kavramının ve unsurlarının açıklanması gereklidir. Faiz oranları gerek sabit getirili menkul kıymetlerin değerlemesinde gerekse, hisse senedi ve diğer menkul kıymetlerin değerlemesinde bir başlangıç noktasıdır. Faiz oranlarındaki değişim, menkul kıymetlerin değerini etkilemekte ve böylece finansal kurumların ve yatırımcıların yatırım davranışları değişmektedir.

Mal ve hizmetlerin şimdi ya da gelecekteki tüketimine yönelik seçime tasarruf adı verilmektedir. Tasarruf kararını temel olarak etkileyen faktör kişilerin gelecekte daha fazla harcayabilmek amacı ile şimdiki harcamaları kısmak isteğidir. Gelecekte daha fazla harcamak isteyenler gelirlerinin bir kısmını tasarruf etmeye yönelirler. Bu kararın ardında, ettikleri tasarruf karşısında kendilerine ödenecek olan ödülün, önemli bir rolü vardır.

Tüketim kararını etkileyen diğer bir faktör de gelirdir. Genel olarak daha yüksek gelir daha fazla tasarrufun oluşmasına neden olmaktır. Tasarrufları etkileyen üçüncü değişken ise, tüketimin ödülü, yani tasarruf karşılığında kişilerin alacağı faizdir. Faiz oranları yükseldikçe insanlar daha fazla tasarruf edeceklerdir.

Serbest bir ekonomide faiz oranları paraya olan arz ve talebe göre belirlenmektedir. Paraya olan yüksek talep faizleri yükseltirken, para arzındaki artış faizleri düşürmektedir.

 

BANKACILIK KRİZLERİ

 


KRİZ KAVRAMI 

Kriz kelimesi Yunanca ”krisis” sözcüğünden gelmektedir. Kelime anlamı ise karar vermektir. Kriz kavramının tanımı son derece geniştir. Sosyal bilimlerin doğası gereği ortak bir tanım üzerinde uzlaşıya varılamamış olmasına rağmen yapılan farklı tanımlar hep aynı payda da birleşmiştir.  Kriz, ekonominin dengeli bir durumdan dengesiz bir duruma ya da istikrarlı bir durumdan istikrarsız bir duruma düşmesi olarak ta tanımlanabilir.

FİNANSAL KRİZ TÜRLERİ 

Para Krizi

Son yıllarda üzerinde en çok tartışılan kriz türü para krizidir. Para krizi, ulusal paraya olan güvenin kaybolması nedeniyle, spekülasyon amacıyla ülkeye gelen fonların hızlı bir şekilde ülkeyi terk etmeye başlaması ve merkez bankasının bu spekülatif saldırıya karşı kuru koruyamayarak ulusal paranın değerinin düşürülmesi veya dalgalanmaya bırakılması olarak tanımlanabilir.

Bankacılık Krizleri

Bankacılık krizinin, genellikle bankaların yükümlülüklerini yerine getiremeyerek ertelemeye zorlayan, banka başarısızlıkları ve banka iflasları durumunda; mevduatların kendilerine ödenmeyeceği şüphe ve korkusu ile banka müşterilerinin bir veya daha fazla bankadan kaçışları durumunda; geniş ölçüde geri dönmeyen kredilerin yaşanması halinde veya hükümetlerin bu durumu önlemek için kurtarma yada kamulaştırma operasyonlarıyla müdahale ettiği durumlarda ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Sistematik Finansal Krizler

Piyasanın etkin bir şekilde işlemesini engelleyerek genelinde şiddetli bir yıkıma yol açan krizlerdir. Potansiyel olarak finansal piyasaların ciddi biçimde bozulmasını ifade etmektedir ve ekonomik, sosyal ve politik yaşamın yapısından ve değişkenliğinden kaynaklanmaktadır.

Dış Kaynaklı Krizler 

Dış kaynaklı krizler ekonomide her şey yolunda giderken umulmadık bir anda harici bir şok nedeniyle oluşan likidite sıkışıklığı ve parasal daralma sonucu yatırımların azalması, hane halkının tüketim harcamalarını kısması ve ekonominin durgunluk sürecine girmesi olarak tanımlanabilir. Artan liberalizasyon ve sermaye mobilizasyonu neticesinde ülkeler tarihin hiçbir döneminde olmadıkları kadar yakın iktisadi ilişki içerisinde bulunmaktadır. Tüm göstergeler olumlu iken bir ülkenin krize girmesini açıklayan tek neden dış kaynaklı bir bozulmanın o ülkeye dolaylı etkisidir. Küresel ölçekli krizlerin her biri yayıldıkları diğer ülkeler için dış kaynaklı krizler sınıfına dâhil edilebilir. Küresel krizlerden etkilenme farklı kanallarla mümkün olabilmektedir. Bu kanallar, dış ticaret kanalı, kredi kanalı ve yatırım kanalıdır. Bir ülkenin ticari partnerlerinden birinde meydana gelen bir kriz, diğer ülkeleri olumsuz etkileyebilmektedir.

PARA PİYASALARI

 

Para piyasası, mali piyasanın bir alt piyasası olarak nitelendirilmektedir. Kısa vadeli olması nedeniyle sermaye piyasasından ayrılır.

Türkiye’de para piyasası 3 ayrı piyasadan oluşur. Bunlar; Bankalararası Piyasa, Merkez Bankası Piyasası ve Takasbank Piyasasıdır. Ortak özellikleri kısa vadeli işlemler olması ve teminatların hazine bonosu olmasıdır. Bu piyasalarda paranın yabancı para olması durumunda para piyasası yerini Forex piyasasına bırakır.

Para piyasalarının işleyişi aynı sermaye piyasası gibidir. En belirgin farkı ise; sermaye piyasasında aracı ihraç eden bir ihracatçı olması ve ihracatçı ile doğrudan karşılaşılan birinci piyasayı takip eden piyasanın Borsa ya da Forex piyasası olmasıdır. Para piyasasında ihracatçının önemi yoktur, fiili piyasa önem kazanmıştır.

Para piyasası organize olabildiği gibi, Forex piyasası gibi bir formatta da işlem yapabilir. Yatırımcılar kur, gösterge ve fiyat ile pazara katılıp, karşı tarafın gösterge kurlarını görür. Kur ve fiyatlar piyasayı oluşturup, tüm potansiyel katılımcılara durum ile ilgili bilgi verebilir.

Para piyasası bir telekomünikasyon piyasası olduğu için, borsaya benzemez. Sistem üyesi olanlar tarafından kabul edilen her katılımcı sisteme girip çıkabilir.

Para piyasasına özgü yatırım aracı bulunmamaktadır. Ayrıca kısa vadeli fon, arz ve talebin oluştuğu piyasalar dikkate alındığında ortaklık içeren bazı yatırım araçlarının olmadığı da görülmektedir.

Genel olarak;Mevduat, Mevduat Sertifikası, Hazine Bonosu, Finansman Bonosu, Euro – Dolar ve Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler, kullanılmaktadır.

FİNANSAL PİYASALAR

PİYASA KAVRAMI

            Piyasa kavramı, alıcı ile satıcıların birbirleri ile karşılaştıkları, iletişim içinde oldukları ve alışveriş yaptıkları yer olarak tanımlanabilmektedir. Piyasa denildiği zaman somut bir yer olmasına gerek yoktur. Piyasalar soyut yerler de olabilir. Yani alıcı ve satıcıların herhangi bir ortamda karşılaşması yeterlidir.

            Piyasalar reel piyasalar ve finansal piyasalar olmak üzere ikiye ayrılır.

REEL PİYASALAR

            Üretilen mal ve hizmetler ile bu mal ve hizmetlerin üretimde kullanılan faktörlerin karşılaştıkları piyasalardır. Örneğin; otomobil piyasası, pamuk piyasası bu kapsamın içine girer.

FİNANSAL PİYASALAR

            Fon arz edenler ile fon talep edenlerin karşılaştıkları piyasalar olarak tanımlanacağı gibi finansal araçların alınıp satıldığı piyasalar olarak da tanımlanabilir. Finansal araçlar fiziki unsurlardan farklıdır. Alıcısına daha çok ortaklık ve alacaklılık hakkı sağlar.

            Finansal piyasalar sadece fon arz edenler ve fon talep edenlerden oluşmamaktadır. Finansal piyasaların beş temel unsuru vardır:

1)      Tasarruf sahipleri (Fon arz edenler)

2)      Yatırımcılar (Fon talep edenler)

3)      Finansal aracılar

4)      Finansal araçlar

5)      Hukuki ve idari düzen

BANKA TÜRLERİ

    

YASAL NİTELİKLERİNE GÖRE BANKALAR

Özel  Yasalara Göre Kurulan Bankalar: Özel bir yasayla kurulan ve kuruluşuna esas olan amaca yönelik faaliyetlerde bulunan bankalardır;

-Ziraat Bankası (Tarım ve Çiftçiyi desteklemek için)

- Halk Bankası (orta ve küçük boy üreticileri desteklemek için)

-Emlak Bankası (konut yapmak ve satmak için) vb….

Şahıs  Şirketi Şeklinde  Kurulan Bankalar:  Günümüzde örneği olmayan bu bankalar özellikle  19. Yüzyıl Avrupasında zengin aileler tarafından kurulan bankalardır.

Sermaye Şirketi Şeklinde Kurulan Bankalar:  Anonim , limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık şeklinde kurulan bankalardır.Günümüzde bankaların hemen hemen hepsi sermaye şirketi şeklinde kurulmaktadır.

 

MÜLKİYET YAPILARINA GÖRE BANKALAR

Özel Bankalar: Sermayesinde kamu payı bulunmayan,özel kişi  ve kuruluşların sahip olduğu bankalardır. Özel sermayeli bankalar, genellikle ticaret, mevduat ya da yatırım bankaları şeklinde kurulur.

Adabank A.Ş. Akbank T.A.Ş. Anadolubank A.Ş. Fibabanka A.Ş. Şekerbank T.A.Ş. Turkish Bank A.Ş. Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Türkiye İş Bankası A.Ş.Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.

Kamu Bankaları: Sermayelerinin tümü kamuya , yani kamu adına  hazineye ya da diğer kamu tüzel kişilerine ait bankalardır. T.C Ziraat Bankası , İller Bankası, Vakıflar Bankası, Halk Bankası, Türk Kalkınma Bankası gibi bankalar devlet sermayeli bankalardır.

Karma Bankalar: Sermayeleri hem gerçek ve tüzel kişilerce, hem de kurumlarınca karşılanan bankalardır. Sermayesinin tamamı kamuya ait bir bankanın pay senetlerinin bir kısmının özel kesime satılmasıyla karma banka ortaya çıkabilir.

Yabancı Bankalar: Sermayeleri yabancı kişi ve kuruluşlara ait olan bankalardır. . Yabancı bankalar, merkezleri başka ülkelerde bulunan esas işletmenin dışarıdaki bir şubesi olabileceği gibi, doğrudan yabancı sermayeyle o ülkede de kurulabilir.

Türkiye’de Bulunan Yabancı Sermayeli Bankalar

Alternatifbank A.Ş.
Arap Türk Bankası A.Ş.
Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Turkey A.Ş.
Burgan Bank A.Ş.
Citibank A.Ş.
Denizbank A.Ş.
Deutsche Bank A.Ş.
Finans Bank A.Ş.
HSBC Bank A.Ş.
ICBC Turkey Bank A.Ş.
ING Bank A.Ş.
Odea Bank A.Ş.
Rabobank A.Ş.
Turkland Bank A.Ş.
Türkiye Garanti Bankası A.Ş.

Türkiye´de Şube Açan Yabancı Sermayeli Bankalar

Bank Mellat
Habib Bank Limited
Intesa Sanpaolo S.p.A.
JPMorgan Chase Bank N.A.
Société Générale (SA)

 

BANKACILIĞIN TARİHÇESİ

1.1  DÜNYA BANKACILIĞININ GELİŞİMİ

            İlk bankerler (tezgah) olarak kabul edilen Lombardiyalı Yahudiler, bankacılık işlemlerini pazarlara koydukları bir masa (banco) üzerinde yapmışlardır. Banka kelimesi İtalyanca “Banco” kelimesinden gelmektedir. Yıllar geçtikçe bu kelime günümüzde “Banka” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bankerler para ticaretini yaptıkları için mübadeleyi kolaylaştırır, ticaretin hızlanmasını sağlar. Eğer taahhütlerini yerine getiremeyip iflas ettiklerinde ise halk banco denilen masaları kırardı.

            İlk bankacılık işlemleri Sümer ve Babil Medeniyetlerine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Maket (tapınak) olarak bilinen ilk banka M.Ö 3500 yılında Sümerliler tarafından kurulmuştur. İlk bankanın Maket olmasının sebebi, mabetlerin güvenirliğinden kaynaklanmaktadır. İlk bankacılar olarak da rahipler olduğu bilinmektedir. Yapılan kazılar sonucu maket rahiplerinin çiftçilere hammadde ihtiyaçlarını karşılamaları için kredi verdikleri saptanmıştır. Rahiplerin asıl amacı ödünç vermek ve mevduat kabul etmektir. Ödünç işlemlerinin nasıl olacağı, faiz olup olmayacağı Hammurabi Kanunlarında yer olmaktadır. Ödünç işlerinde faiz alınmasına izin verilmekteydi. Eski Yunan, Eski Mısır ve Roma’da da banka işlemleriyle uğraşan kurumlar vardı. Eski Mısırda yasaların daha sert olmasına rağmen, Eski Yunan yasalarında faize yasak getirilmemiştir.

            Bankacılığın gelişmesi açısından o dönemin en önemli olaylarından birisi de bonoya çok benzeyen “Cambiale” mektubu ortaya çıkmıştır. Cambaiale mektubunda amaç bir kentten başka bir kente para gönderilmesinde veya tacirin başka bir kentte ticaret yapmasındaki güvensizliği kırmaktır. Örneğin bir tacir başka bir kentte ticaret yapmak istesin. Tacir kendi ülkesindeki para değişimiyle uğraşan Cambsor’a parayı verir. Cambsor da Cambialeyi yazıp tacire verir. Cambiale mektubunda verilen paranın güvenli bir şekilde ödeneceği taahhüt edilir. Böylelikle yapılmak istenilen işler daha sağlıklı bir şekilde yapılır.

            15. yüzyıla gelindiğinde 1453 İstanbul’un fethi ile İtalya’ya doğru bir göç başlamıştır. Bu göç sonucunda uygarlık Batı’ya doğru kaymaktadır. Rönesans ile sanat ve fikir, Reform ile dinsel alanda önemli değişiklikler olmuştur. Bu sayede faize olan düşünceler ve yasaklar değişmiştir. Faiz artık yasal bir hale gelmeye başlamıştır.

            Yine bu dönemde İspanyolların Güney Amerika’dan getirdikleri altınlarla çok çeşit sikke basması, Avrupa’daki paranın çeşitliliğinin ve ayarının bozuk olması büyük sorunlara yol açmıştır. Bu sorun ticaretin yoğun olduğu kentleri yakından ilgilendirmekteydi. O kentlerden en önemlisi Amsterdamdı. Bu yüzden 1609’da Amsterdam Bankası kurulmuştur. Bu banka modern anlamda kurulan ilk bankadır. Ardından 1637’ de Venedik Bankası kurulmuştur. Venedik Bankasının kurulmasıyla çek ve banknot kullanımına yol açan Contadi di  Bankası sistemi geliştirilmiştir.

            İngiltere’ye gelecek olursak, 1640 yılında İngiltere kralı Londra Kulesinde saklanan tüccarların altınlarına el koymuştur ve bu da güvensizlik ortamı yaratmıştır. Tüccarlar da altınlarını “goldsmith” diye adlandırılan tüccarlara sertifika karşılığı vermeye başlamışlardır. Bir süre sonra Goldsmithler biriken altınların karşılığında “goldsmith notes denilen senetler vermeye başlamışlardır. Bu senetler piyasada alışverişlerde dolaşır duruma gelmiştir. İngiltere yine bu dönemde Fransa ile savaşa düşmesinden dolayı para sıkıntısı çekmeye başlamıştır. Bu yüzden artık bir devlet bankası kurulması gerektiğini düşünmüşlerdir. 1694 yılında İngiltere bankası kurulmuştur.

            18’nci yüzyıla ulaşıldığında bankalar bütün Avrupa’ya yayılmıştır. 18’nci yüzyıl ile 20’nci yüzyıl arası Avrupa ülkelerinin köklü bankaları kurup geliştirdikleri, merkez bankacılığına geçtikleri ve bankaya ilişkin hukuki düzenlemeleri yaptıkları dönemdir. İngiltere’de herhangi bir imtiyaza sahip olmadan “Bank of England” 1829’a kadar hazine yararına banknot ihracı ile yetkilendirilmiştir. 1844 “Bank Act” bu imtiyazı o tarihe kadar ihraç yetkisini kullanan bankaların tekeline vermiştir. Fransa’da “Banque de France” 1848’de imtiyaza sahip olmuştur. ABD’de uzun süre serbest olan banknot çıkarma yetkisi 1863’de “National Bank Act” ile düzenlenmiştir. Sovyet Rusya’da ise 1921’de kurulan “Gosbank”, hem sürüm yetkisine sahip ve hem de kısa vadeli kredi veren tek kuruluştur.